RSS

8 Kasım 2010 Pazartesi

Kalk, âşık kalk!..

Beni kamışlıktan kestiklerinden beri,

hep özledim o koparıldığım yeri,

Gönlüm paramparça susuzluktan,

özlemden ve ayrılıktan…

Kalk, âşık kalk!.. Acele et biraz.

Bak! su sesi geliyor…

sense susuzsun..

ve uyuyorsun…

~Mevlana Celaleddin Rumî

29 Ekim 2010 Cuma

son konuşmanızı geçirirsiniz aklınızdan…
telefon kapanana kadar kullanılan sözcüklerden aklınızda en çok,
“olmuyor”lu, “ikimiz içinde daha iyi olacak”lı ve “bitti”li olanlar kalır.
bir de kapatırken yanlışlıkla kurulan“görüşürüz” ifadesi.
o an farkına varmasanız ama aptalcadır işte.
kimse kimseyle görüşmeyecektir bir daha.
ölüm olsa; yok olan biri için ağlayacaktır gözler..
peki yok olmadan ölen biri için nasıl ağlanır ?!

~(ç)alıntı

28 Ekim 2010 Perşembe

hiç ısınasım yok~

üşüyordum yanında, cehennem gibi yanarken,
inadına üşüyordum..
hani belki kıyamazsın bana,
kapatırsın teninle beni.
ama bilesin hiiiiç ısınasım yok...

27 Ekim 2010 Çarşamba

anlat(ma)

-anlat.. dedim.

dedi ki;

-insan ne kadar tanıyabilir ki kendini, nasıl anlatayım !

-öylese kendini tanıyamadığın kadar anlat.

24 Ekim 2010 Pazar

elbet sıyrılacak acılardan bedenin..
özgür kalacak ruhun ve giderken yanına alacak yüreğini..
kirletilememiş semanın, en ücra, insan kokusu sinmemiş kuytularında yıkayacak, arındıracak hüzünlerden yüreğini ve geri döndüğünde sen dirileceksin yepyeni umutlara.
hikayen; mutlu, huzurlu yeni baştan yazılacak.. inan buna

23 Ekim 2010 Cumartesi

tensel hüsran çiziyordu bay parşomen..
çizgiler ağır ağır ilerliyordu kasıklarında!
ve bir fincan taze kahve içiyordu bakışlarının melum yalnızlığıyla.
etik olmayan darbelerle bitirmişti sanat eserini, bütün rezilliğiyle...

17 Ekim 2010 Pazar

...geçen karşılıklı konuştuk, boğazıma düğümlendi sözlerim. onun da öyle ! bu ara senin için endişelendiğini düşünüyorum. en güçsüzümüz o aslında.

-sustum

3 Ekim 2010 Pazar

oldboY


"bir kum ya da bi taş parçası, farketmez ikiside suda batar.."

tek bir cümlenin bi hayata maloluşunun hikayesi..

kin; yıllar geçsede intikamı alındığında hafiflemeyen leke yürekte..
...ne kadar beklerdin? ne kadar ileri giderdin??
akıl almaz bi sabır.. şüphe götürmez bi hazırlık ve yok artık dedirtecek kan donduran bi son.. etkisi uzun sürecek söz...
şiddetle izlenmesi gereken bi yapım derim..
ya peki neden di bu intikamın sebibi??

"çok konuştu.. çok fazla.."


http://www.vizyonfilmizle.net/2550-ihtiyar-delikanli-old-boy-film-izle.html

30 Eylül 2010 Perşembe



Bu dünyaya kendi isteğimle gelmedim ben;
Şaşkınlıktan başka şeyim artmadı yaşarken.
Kendi isteğimle de gidiyor değilim şimdi,
Niye geldik kaldık, niye gidiyoruz bilmeden..

~ömer hayyam~

3 Ağustos 2010 Salı

"21"


yirmibir günmüş gidenin sana dönme olasılığı.
yirmibir günde akarmış yüreğin sevdası,
yirmibir günde berraklığını kaybedermiş anılar,
yirmibir günde atarmış insan alışkanlıklarını,
yirmibir günde azalırmış hasret
daha az düşünür, daha az özlermiş kişi.
ve koca bi ömrü paylaşsanda,
yirmibir güne denk geliormuş karşılığı (!)
1'den 21'e bi değer ver desem¿
"1" çoktan unuttum bile.
..."21" hiç senden vazgeçmedim ki.
tatilleri çıkarsamıydım sayarken,
yarın yirmibir...

~3 ağustos 2010~

1 Ağustos 2010 Pazar

'üç melek'


gökler kükrüyor, insanlar şaşkın
bazısı diyor kıyamet, bazısı diyor alamet
bilemiyorlar ama
üç melek savaşıyor...

sallıyorlar kılıçlarını
çakıyor şimşekler
sonra ağlıyor bulutlar
bulutun üzüntüsü, insanın sevinci oluyor
bereket geliyor topraklara.

bir melek dev fırçasıyla boyuyor bir diğerini
ama silemiyor
işte diyor insanlar günbatımı
izlemeye gidiyorlar o parlak turuncuyu, koyu maviden silinirken

bir melek barış çığlığı atıyor
notaları keşfediyor insanlar
şarkılar yazıyorlar aşk'a dair
sarılıyorlar birbirlerine sıkıca.

üç melek birden susuyor,
üflüyor boyu uzun olan güneşe doğru,
GeCe doluyor etrafa,
hayattan yorulmuş insanlar
gidiyorlar yataklarına...

19 Mayıs 2010 Çarşamba

















tüm zaman birimleri durmuş,
sanki solumuyor insanlar.. donuk, yüzlerce çift göz odaklanmış üstüme, kırık aynalardaki onlarca yansımayım ve getiremiyorum kendimi bir araya ! buymuş 'kırılganlık...

30 Nisan 2010 Cuma

bi gün tramvayda gider-iken...


Bi akşam üstü, hızlıca attım kendimi tramvaya. İşe yetişmek için sabahları alışkanlık olan telaştan olsa bu 'hızlıca atraksiyon (= Neyse efendim geçtim en arkaya şahsıma ayrılmış koltuğuma usulca oturdum. Taktım kulaklığımı müzik eşliğinde dört duraklık yolculuğuma. 'her yerde, her zaman müzik ;) Kulaklığımın teki sizlere ömür, malum müziğime çevresel sesler de dahil oluyor...Hemen arkamdaki koltuğa bir bayan oturmuş, yanındaki adamın askıntı oluşuyla anladım. Bakalım muhabbete:

Kadın (jale) seri hareketlerle boş bulduğu koltuğa oturur. Yanında ki delikanlı (Mahmut) ne kadar kestikten sonra bilinmez, hatuna bir soru yöneltiyor;

Mahmut- Maç mı dinliyorsun ??
Jale- Hıı hııı eveeeiiittt... (concon kız tonlamasıyla)

bir dakika sessizlik.... ve hatun konuşur ya da konuşmaya yakın sesler çıkarır :-/

Jale- Iımmm siz beniimmm maç dinlediğimi nasıl anladınız bakimmmm ?!

ve işte son zamanların en ince, en manalı, en iç okşayışlı iltifatı gelir:

Mahmut- eee dinlerken tribe giriyonnnn..
Jale- haahaahahha... (saç savrulur)
Mahmut- Kaç kaç ??
Jale- Ayyy bilmiyooom ama kesin yenerizzzz.
Mahmut- Galatasayarlısın kesinn çok zor beeeee...
Jale- Evet gorcennn maç yeni başladıııı ccaaanııımmm...

vesaire, vesaire muhabbetlerle başlayan bi tanışma hikayesi.
Dört duraklık kulak misafirliği bittiğinde, attım kendimi dışarıya. Nasıl tanışma halleri, nasıl insan tipleri diye düşünmeden alamadım kendimi. Beğenilme, beğenme, sevgi, aşk duyguları nasıl cümlelerle taçlanıyor/taŞlanıyor yazık...
Mahmut ve 'trip Jale'ye mutluluklar diler, Beyaz Show'a odaklanırım.. saygı benden ;)

Not: Mahmut ve Jale karakterleri ve olay tamamen gerçek olup, isimler kafadan atılmıştır. Tüm normal Mahmut ve tripsiz Jale'lerden özür dilerim (=

19 Nisan 2010 Pazartesi

hayata 'dokunmak'...


hayat bazen bana 'dokunuyor' midemi bozuyor... kusuyorum.. geçiyor..

aslında en kötü kısmı bu değil hayatın.eğer dokunan sensen hayata, işte o zaman herşey daha da kötüye daha sona doğru gider..o kadar tıkanmış hissedersin ki kendini zaten böyle hissetmen için yapar bunu sana kendisinin senden daha güçlü oluğunu göstermek için tüm çaba.
hani senin o rutin dediğin şeyler var ya aslında hep hayatın sana dokunmaması için yapılan zaman kaybetmeceleridir.
ya da evinde hiç birşey yapmadan oturmak olur bu kimi zaman.yine sana dokunmasın diye hayat.sadece oturmak..
şimdi ben 'bana rağmen' kalktığımda hayat dokunacak yine yeniden kusacağım olduğum yerde kalacağım belki de öylece hiç kusmamak üzere.
hayatla katığımı bölmek istedim sonra üşüyen ellerimi sıcak olduğunu düşündüğüm yüreğine yakınlaştırdım.zaman oldu derin derin çektim hayatın duman kokan havasını içime.çiğerlerim yoruldu..kanadı sonra sol yanım..

ancak gördüm ki benim ki bir çocuğun sıcacık evinden dışarısının da sıcak olduğunu düşündüren gökyüzünde parlayan güneşe bakması gibi bir his. Aslında savaşın tam ortasında olduğumu anımsattı bana kanayan sol yanım.. o yüzdendir ki hayatın bize dokunmaması adına tüm bu savaş bu yenilgiler, galibiyetler.. aslında yenilen hep biz olsak da bazı şeyleri 'bana rağmen' yapıyor olmak adına savaşıyor görünüyoruz. Franz Kafka'nın dediği gibi:"Yaşam, daha başında kaybedilmiş bir savaştır."


bu aralar yine hayat 'dokundu' bana midem bunalıyor.. kusuyorum ... geçicek..

~nesbe

13 Nisan 2010 Salı


yolculara simit atan 'psikopat martı (=

2 Mart 2010 Salı

bi ihtimal


ben küçükken sen çok büyüktün..
kaybolduğumda sesime gelir, alırdın beni bulunduğum yerden.
kaybolmak güzel olurdu,
beni her defasında bulan sen olsaydın eğer!
bi ihtimal...
Artık büyüdüm... şimdi sen kayboldun içimde.
GeCe gibi parıldayan karanlığımda...
seni bulabilirdim ama küçük değilsin ki!
sen zaten ben küçükken de büyüktün...
GeCe'yi dinlesen, nefesini yoluna ışık etsen, nerelere gelirsin sen bi bilsen!
bilsen ve 'nefesimi yoluna ışık etsen...

~~teşekkürler 'Nima~~

21 Şubat 2010 Pazar

'Hayat... teşekkürler (=


Bazı zamanlar olur, hani her şey kafa tutar size, diklenir bilirsiniz bu durumları, elbet sizede musallat olmuştur zaman zaman...

Her şey tüm güçlü isteklerinize, insan üstü çabalarınıza rağmen ters köşeden çelme takar hevesinize. Sabah, dünden kalan stres bedeninizde asılı çıkarsınız yataktan. Ağızda hoşlanmadığınız tatta sözcükler. Bugünün, istekdiklerinize ulaşamadığınız dünden bi farkı yoktur. Dışarı uzatırsınız kafanızı pencereden, çok sevdiğiniz 'kış bu sene pek sevimsiz gelir, güneş gösterirken kendini siz adımınızı atınca yağmur ıslatmak için pusuda beklemiştir, belkide kışa kızgınlığınız bundan... Cüzdanda para yoktur, uzun zaman çalmayan cep telefonunuz yüksek sesi ayarladığınız için avaz avaz haber verir 1 mesajınız var die, ama o da "- bitti bitiyor alooo kontur yükle" der inadına ! Ya da vardır bi işiniz ama patron bağırır bu sefer "- maaşlar bu haftada verilemeyecek" telefon yine der "kontur yükle oğlum" sıkıldım bu replikten :S
Her şey ters gider, belkide bu konuda hedefli ilerleyişiniz başarıdan sayılabilir :!
Olasılıklar çoktur, çoğaltılabilir... ama hep unutulan şey 'Hayatın kendisidir...

'Hayat;

Hep en kötüsünü yaşadığını sanırken daha kötü yaşamlar örneklemeye başlar, *ders çıkart,

Küçük şeylerden mutlu olmanın aslında büyük mutluluklardan bi fark barındırmadığını fısıldar kulağına, mutluluk 'mutluluktur *yetin,

"Neden ben!" die sorgularken 'Hayatı; çetrefilli çıkmazları, saçında bir beyaz, yüzünde bir çizgiyle kadar olgunluğuna yeni bir olguyu, *tecrübe.

Ve sen hiç beklemezken güneşin GeCe'ne doğacağını, 'tan yerine çevirir tüm yaşam odanı. Ardı ardına sunar sana, fırtınadan sonra ulaştığın kıyıda tüm nimetlerini. Amacı vardır her defasında seni biraz daha 'sen yapmak için..

Yine 'asi geldim son dönemlerde, yüz çevirdim, sözüm ona küstüm ya sana, özür dilerim... O tüm koyu günlerin ardından getirdiğin aydınlıkta tekrar kök saldım zamanın toprağına, filizlendim yeni hedef tohumlarıma, meyve verdim 'aşk, 'iş hem de tatları da tam yerinde (=

Teşekkürler 'Hayat... yine beni 'dirilttiğin için ((=

4 Şubat 2010 Perşembe

hasret çekmek zor zanaat...

16 Ocak 2010 Cumartesi

Sil BaştaN


adamlar varmış.. teknoloji tavan yapmış, ee haliyle ticarete dökmek lazım, para, para, para...
Veriyorsun abi neyse ücreti, giriyorlar beynine, siliyorlar neyi, kimi istersen.. sabaha bişeyin kalmıyo..
tıkk atmış sigorta yanmış gitmiş anılar.. nasıl, "güzel iş" diye ampul çaktı kafada değil mi :P
Kimi en büyük günahı vicdan yapmış ondan kurtulma çabasında, kimi dayak yediği kocadan kalma travmayı unutmaya çalışmakta, kimi de öyle cicimli ay döngüsü bitmiş, "sevgilisini" unutma kavgasında (=

işte bu son tırnakta başlıyor bizim filmin hikayesi...
Öyle baştan sona anlatıp izlenme zevkini kaçırmayacağım.
konu belli etti kendini, ilgilenenler izleye dursun da benim aklıma takılan bir kaç soru var??
Hani oldu ya buraya da uğradı bu teknolojik deha, peki merakım şu ?!
ayrıldığı sevgilisini sildirmek ister ya insan;
'çok sevdiği için mi unutmak ister, onsuz yaşamanın acısına katlanamam diye,
'yoksa o güzel geçen her anı zaten silmiştir de kendisi (!), elinde kalan, sıkı sarıldığı (ayrılma bahanesi) kötü anıları sildirme gayesimi bu teknolijik kurtarıcıya koştururan ?

Karmaşa yapmanın alemi ne be oğlum !!! (iç ses) (=

filmde geçen bir kaç güzel alıntı ve replikle kalemimin ucunu kırıyorum dostlarım;

Sekreter kız (birkaç alıntı paylaşır bizlerle):

- unutkanlar çok şanslıdır, çünkü hatalarının acısını çekmezler. *'Nietzsche

ve bir tane daha söyler ki ben çok etkilendim bakınız;

- ne mutludur suçsuz bakirenin dostları.
unutulan dünyada, dünyanın unuttuğu,
lekesiz zihnin sonsuz gün ışığı,
her isteği bırakılmış, ama kabul olmuş her duası. * 'Alexander Pop

izlemesi keyifli, sıradışı bir film. 'bence (=

İzlemek isteyenler için Link (Türkçe Dublaj):

http://www.frmelit.com/yabanci-filmler-online-izle/46318-sil-bastan-filmi-online-izle-jim-carrey.html

6 Ocak 2010 Çarşamba

yok bedenim..
yakın gölgemi..
yok saysın bu dünya beni..
sar ruhum ney'i,
kendisinde vücut bul..
geç tınısından,
yak, dirilt beni yine sesinin namelerinde..
ey 'aşk..
sana yanmadan gelenlerin hali nicedir..
'aşk ta yanmadan göçüp gidenler, nasıl derki yaşadım !!
yok bedenim...
yakın gölgemi..
yok saysın artık bu dünya beni !!
~by_GeCe

Yasmin Levy - La niña de las flores