25 Aralık 2009 Cuma
'şiişşttt...
iç çekişlerim gözlerimdeki son kırmızıyla kurudu bu GeCe.. Umudumu son bir iç gıcıklığıyla kustum etrafa!! içime sindiremediğim ne çok şey varmış… şiişşttt susss!!!
24 Aralık 2009 Perşembe
ümit & 'mucize(m)
23 Aralık 2009 Çarşamba
'sesimin sessizliği'
Sessizliğe adanmışlık niye ? ey deli gönül ! Niyetin üzmek ise eğer kendi benliğini, yansıt yüreğini hayata.. nasılsa bir döneminde acıtır canını ! Ya da baş kaldır, serbest kıl özgür ruhunu, ona hudut yok.. Rengini bul derinliklerinde yaşamın, zira sonun kendinsin dilersen.. Gayret etme istersen ama şevkle dile.. umut aslında varlığında vuk-u bulur, sen dile dost. Nasılsa, elbet duyacak biri sesini ya da Sesimin Sessizliği'nde varol.. ben bize yeterim...
22 Aralık 2009 Salı
Cadillac Records
1950-60 Chicago... geçmişten o yıllara, hep alt insan statüsünde kalan(!) asil beyazların(!) kentlerinde, yaşam mücadelesi veren siyahi tayfanın çığlıkları Blues ve Rock coşkusuyla yükselişe geçer. Sert ve başkaldırışın en ritmik atılımı olan bu akım, kısa zamanda renk ayrımlarını siler süpürür... Bundan hoşnut olanlar, ilgisiz davrananlar, ticari hesaplarla ağzı sulananlar.. her kesimin bakışları altındadır özgür siyahiler..
Son dönemlerde izlemekten keyif aldığım, Blues ve Rock'ın devlerinin hayatına kıyısından köşesinden dahil olabileceğiniz, kulağınızın da pasını silecek güzel bir yapım Cadillac Records.. Beyoncé'un(♥) oyunculuğuda takdire layık (=
Konusu:
Tehlikenin ritmi, seksin etkisi ve özgürlüğün müziği.
Cadillac Records, müzik şirketi sahibi ünlü Leonard Chess’in yükşelişinin hikayesini ve Muddy Waters (Jeffrey Wright), Little Walter (Columbus Short), Chuck Berry (Mos Def), Willie Dixon (Cedric The Entertainer) ve muhteşem Etta James (Beyoncé Knowles) gibi firmasına kattığı unutulmaz şöhretlerin hayatlarını anlatıyor. 1950 ve 60ların Chicago’sunda seks, şiddet, yarış ve rock and roll dolu bu filmde Amerika’nın en önemli müzik efsanelerinin uçlardaki yaşamlarına tanık olacaksınız.
GeCe'de bir ses(im)...
bir çığlık atsam duyulmaz sonsuz karanlıkta..
susmak çare değil, çığlık atmak bi o kadar zor ve gereksiz..
sen duymadıktan sonra sesimi, ben duyamadıktan sonra kendimi..
neye gerek kime gerek sesim GeCe'nin sessizliği...
susmak, dinlemek, senden gelen bir tınıyı benim olan bende var olan..
nedensiz şuursuzca GeCe'ye hakim olmadan..
yılmadan, yorulmadan aldırmadan güneşin doğuşuna..
beklenendir gelecek olan benden bana sana ait olan o ses
belkide sessizliktir hediyem, hediyemiz hayata... sus.. suss..
sus ki özgür kalsın bedenler, susan sessiz kalan bizlerde,
al beni sesim ol sessizlikte..
kaybolma, kaybetme, kaybetmeyelim ..
ölümsüz olalım GeCe'nin ölümlü bedeninde..
Cennet(im)
gözü kara deliliktir belkide,
belki de şaşkınlık hali !!
ensaf olma durumu bir cenin misali..
günümüz cenine bile günah yüklemişken haksızca;
temiz gelebilmek kollarına, eski hüzünler yokmuşcasına..
dünü, bugünü, yarını beraber yaşanırcasına.
sana ait yürek, yüreğimle çarpıyorsa
gerek kalmadı...
cenneti başkası alsın...
"maSaL diYaRı"
Sen küçük deli bir kız, elinde kibritlerin ısıtmaya çalışırsın belki üşüyen yüreğini,
O küçük ateş yüreğinde öyle büyür ki, Kar Perileri de nasiplenir, küçük bedenleri, yüreğinde sıcacık…
Gel zaman git zaman patikadan yaklaşır.. Pinokyo’ymuş adı! Bunlardan çok var şiiittt duymasın!!!
Pinokyo kendisinden hiç beklenmediği kadar çok yalan söyledi…
Ama uzayan burnu değil, niteliksiz vaatleriydi.. Bilemezdin ki kandın buna.. Göremedin.. İnandın buna şuursuzca!!
Kötü Pinokyo, söylentiye göre OZ’un kötü Kuzey Cadı’sıylada akrabalığı varmış.
Adem’den bu yana Havva’dan miras zehirli meyveyi nasılda güzel sözlerin sepetinde sunmuş, her şeyden habersiz masumca sana…
Asılsız yel değirmenlerine çaput bağlayıp, aşkı dileyen, umutlara itilen sen, Donkişot’tan daha mı hayalperesttin… Ya da ona da mı dokundu Pinokyo’nun kirli elleri!!!
Hani kötüler dışarıda bizden çok uzakta, başka masallarda can yakacaktı. Ne büyük yalan!!
İnanmıştık ya bunlara.. Nereden bilebilirdin ki, en kara gölgeler senin masalında hayat bulup, hayat tüketeceklerdi!!
Şimdi söyle bana güzel Ayna, küçük kızdan daha bedbah biri var mı bu dünyada!!
Şimdi Kırmızı Başlığının altında ne kadar korunurdun ki, hayattaki bu yanlışlıklardan? Hangi Kötü Kurt onlardan daha kötü olabilirdi? Hangi kötü bu masalı siyaha bulardı böyle?!!
Asıl şimdi 100 yıldan da öte uykulara karışmak vardı. Kalk 100 Yıl Uyuyan Güzel, senin dönemin benden daha aydınlıktı!!! Ama ne komiktir zaten o uykulara çoktan dalmamış mıyız ki iki yüzlü ip cambazlarına seyirci kalmışız?
Şimdi gel sen bu masaldan sonra karış derin uykulara, sen GeCe’den habersiz, ama GeCe sana aşina…
İşte o zaman sarıl GeCe’ye.. Ben GeCe seni saklayacağım derin dostluk kuytularında. Liman olacağım içindeki hüzün deryasında..
Fırtınadan sonraki durulan suda, ruhuna CAN katmak için… GeCe'nin koyuluğuna esir, yeni umutlara SENİ yeşertmek için…
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)